Ben gezi stajı için
Karadeniz'in güzel şehirlerinden biri olan Ordu'yu seçtim. Ordu'yu seçmemin
nedeni doğduğum büyüdüğüm şehri mimari bir gözle ele almaktı. Gezi stajıma öncelikle
küçük bir araştırma yaparak başladım. Ordu’yu gezmeye karar verdiğimde nereden
başlayacağımı, nereleri hangi sıraya göre gezeceğimi gözden geçirdim ve kendime
bir yol haritası çıkardım.
Stajıma Ordunun
tarihinden bahsederek başlayacağım. Ordu
ili MÖ 400 yılından önce şehir merkezinin 5 kilometre
dışında olan halk arasında Bozukkale olarak bilinen bölgede 'Kotyora’ (Kut
Yöresi) adıyla kurulmuştur. Kotyora, Kut Yöresi anlamına gelmektedir. Kut
Türklerinin MÖ 2500-2400 yıllarında Hazar
Gölü çevresinde otururken batıya göçen ve Türkçe
konuşan bir kavim olduğunu ifade eden tarihçiler, "Kut kavminin Türk
kökenli olduğunu ünlü Sümerolog Prof. Dr. Benna Landsberger, 1937'de yapılan
Tarih Kurultayı'nda Atatürk'ün huzurunda bizzat söylemiştir. Pek çok bilim
adamı Kut Türklerinin kullandığı dilin Ural-Altay dillerinin bir parçası
olduğunu kabul etmiştir" ifadelerini kullanmaktadırlar. Türklerin Orduya
yerleşmesinden önce(14. Yüzyıl) yörede
Roma ve sonra da Trabzon Rum Devleti hakimiyet kurmuştur.
14. Yüzyıl’da Türk Beyliklerinden Süleyman
Bey tarafından Ordu feth edilmiştir. Bugün ki Ordu ise denizcilerin
Kirazlimanı’na sık sık gelmesi ve daha sonra buraya yerleşmesiyle kurulmaya
başlanmıştır. 1883 yılında büyük bir yangın geçirmiştir. Bir çok tarihi eser
ahşap evler bu yangınla kül olmuştur. Yalnızca taş olan binalar kalmış ve
günümüze kadar korunmuştur.
Resimdeki Osman Paşa
Şadırvan ülkemizin en uzun sütunlarına sahip şadırvandır ve günümüzde hala aynı
yerinde korunmaktadır.
Bu aralar Ordu da tarihi
Taşbaşı kilisesinin yanında Teras Cafe ve İkizevler otelinin birlikte
kullandığı ortak bir alanda böyle güzel bir açık bir sergi alanı var. Tarihi
yapıların maketleri ve Ordu tarih duvarından Ordu ile ilgili güzel bilgiler
almamız sağlanmış.
Şimdi kısa bir tarih
yazısından sonra asıl gezi stajı benim için başlıyor Ordu’yu evimden başlayarak
sırasıyla sonuna kadar inceleyeceğim için yanıma fotoğraf makinem ve sketch
defterimi alarak yola çıktım.Bir yerden bir yere gitmek için bazen vasıta
kullandım bazende yürüyerek gezimi tamamladım.
Ordu’nun
içinden iki tane önemli nehir geçmektedir. Bunların bir tanesi olan Melet
ırmağı Karadeniz’i orta ve doğu olmak üzere ikiye ayırır bu nedenle oldukça
önemlidir. Melet ırmağının doğusunda kalan bölge genellikle yazlık olarak
kullanılır. Burada müstakil, iki yada üç katlı evler bulunmaktadır
. Bu ırmağın diğer
tarafına geçildiğinde ise şehrin merkezine kadar bir çok site ve müstakil
binalar bulunmaktadır. Ordu’nun genelinde 5-6 katlı apartmanlar vardır. En
fazla 10 katlı apartman bulunmaktadır. Bunun nedeni ise arazinin; denizin
çekilmesiyle oluşmasıdır. Bu oluşumun sebebiyle pek de iyi bir zemin değildir.
Bu nedenle çok yüksek katlara izin verilmemektedir.
Yeni teknolojiyle
birlikte dış cephelere yenilikler geldi fakat bu seferde tek tip konutlar
ortaya çıkmaya başladı.
Ordu’nun merkezine
geldiğimizde buralardaki gibi bahçeli apartmanlar ve siteler yerini iç içe,
sıralı ve sıkışık binalara ve konutlara bırakıyor. Bu sıralı binalar caddeleri
oluşturuyor. Böylece caddeler yalın halden üstü açık mekanlara dönüşüyor. İlk
önce 2 senedir Ordu’nun simgesi haline gelen teleferiğe bindim ve şehrin üstten
görünüşünü resimledim. Böylece şehri anlamak ve incelemek daha kolay olucak.
Şimdi teleferikle Boztepe’ye çıkarken çektiğim fotoğrafları paylaşacağım.
Burası çıkacağım tepe olan Boztepe, yaklaşık 500
metredir. Normalde yaklaşık 15-20 dakika tutarken teleferik ile 4-5 dakika
sürüyor tepeye çıkmak. Bu resimlerde de açıkça şehrin doğal oluşumu görünüyor.
Binaların çarpıklığı, düzensizliği, farklılığı oldukça açık bir şekilde
görünüyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder